🦬 Şaman Davulu Ne Ise Yarar
obYw3S. 71 yaşındaki . usta oyuncu Erdal Özyağcılar'ın bir programda yaptığı açıklama olay oldu. Şaman olduğunu söyleyen Erdal Özyağcılar bunun sebebi olarak da küçükken yaşadığı bir olayı anlattı. Peki Erdal Özyağcılar'ın inandığı şamanizm nedir, şamalar neye inanır, şamanizm de Allah inancı var mı? Abone ol Erdal Özyağcılar yaptığı açıklama ile son günlerin en çok konuşulan isimlerinden biri oldu. Katıldığı bir programda şamanistim diyen Erdal Özyağcılar tüm dikkatleri üzerine çekti. Henüz 9-10 yaşlarındayken yataktan düştüğünü ve gördüğü rüyaşar sonunda şamanizme ilgi duydugunu söyleyen Erdal Özyağcıların açıklamasının ardından vatandaşlar şamanizm ne demek, şamanist kimlere denir ve şaman neye inanır araştırmaları başladı. ŞAMANİZM NEDİR On üçüncü yüzyılda Avrupalı gezginlerin Mançu-Tunguz halklarından duydukları Şaman kelimesi, daha sonra Sibirya sihirbazlarına verilen bir isim olarak yaygınlaşmıştır. Şamanizm ise genellikle Sibirya kavimlerinin din inançlarını ve bu inançlara bağlı olarak dini merasimlerini ifade eden bir terim olup, Kuzey Asya halkları arasında yaygın olan Şaman kelimesi etrafında kurulan, çoğunlukla dini karaktere sahip inançları ve bir takım faaliyetleri ifade için kullanılır. Çok geniş bir alana yayılan Samanlık, Türk-Moğol eski kültür tarihinde önemli bir yer tutar. Çin kaynaklarından anlaşıldığına göre, eski Orta Asya Şamanizminin temelleri Gök Tanrı, güneş, yer, su, atalar ve ocak yani ateş kültleriydi. Bu bağlamda Asya halklarının inandığı Samanlığın temelinde insan ve doğanın birlik ve beraberliğinin yanında uyumu düşüncesi de yer alır. Evren, dünya, insan, hayvan ve bitkiler alemi bir bütün olarak düşünülür. Dünya ve Gök, yaratma eylemini birlikte ve iş birliği halinde gerçekleştirmektedir. Bunlar bütün varlıkların yaratıcısı olmalarından dolayı kutsaldır. İşte bu yüzden Asya'nın göçebe halklarında Gökle Yer-Su'yu sayma ve bunlara saygı gösterme, bu göçebe halkların inanışlarının özünü oluşturuyordu. Dağın eteğinde ya da zirvesinde, nehrin ya da gölün kıyısında, yolun ya da atm bağlandığı direğin yanında bir göçebenin kutsamayla eylemleri, tüm yaşamın ortak bir bilinci paylaştığı doğaya dönüktür. Samanlıktaki bir diğer inanışta, insan neslinin sonsuz bir şekilde devamlılığı düşüncesidir. Şamanist olan birisi kendini baba, dede ve atalarına ait bir hayatın devamı olarak görür, bunları bilir ve sayar. Yani atalar kültü hakimdir. Bununla birlikte söz konusu insan, aynı zamanda kendi geleceğini de sonraki nesillerde görmektedir ki, bu durum varoluşun ana anlamıdır. İşte bu nedenle, bu insanın görevi çocuk ve torunlarına toplumun en iyi yanlarını aşılayarak yetiştirmek ve hayata hazırlamaktır. Şamanizm en eski inanç sistemidir. Türklerin, Moğolların ve Asya göçebelerinin eski dinidir. İnançlarına göre bir yanda gökyüzünü mesken tutmuş iyilik Tanrıları, bir yanda yeraltının karanlığına gömülmüş kötülük Tanrılarının ve ağaçta, taşta, dağda, suda, ateşte, ayda, güneşte uyuyan ruhların varlığına inanırlar. Şamanlar, bu Tanrı ve ruhlarla insanlar arasında aracılık yapan kişilerdir. Eski Türklerde iyi ruh "Ülgen", kötü ruh "Erlik" diye adlandırılmıştır. "Ülgen" aynı zamanda iyi ruhların başında bulunan, onlara emir veren bir Tanrıdır. Tanrı ve en büyük semavi ruh, semanın en üst tabakasında bulunan insan şeklinde bir varlık olarak tasavvur edilmiştir. Gökte yaşadığına inanılan bu en büyük ruh, insanları, ovaları, ateşi, yeri, güneşi, ayı, yıldızları yaratmış, kainatın düzenini sağlamıştır. Yine Şamanist kavimlere göre, gökte ve yerde meydana gelen çeşitli tabiat olayları, birtakım ruhların ve Tanrıların eseriydi. Onlara göre, tıpkı hastalık gibi ölüm de kötü ruhların bir eseri sayılıyordu. Ağaçlara, taşlara, su kaynaklarının etrafına bez bağlamak Şamanizm'de önemli bir ritüeldir. Gökteki Tanrılara beyaz, Yer-Su ruhlarına kırmızı, yeraltı Tanrılarına ve ruhlarına ise siyah bez parçaları kullanılıyordu. Bu yolla, Tanrılara dilek ve isteklerini ilettiklerine inanıyorlardı. Moğolistan'ın dört bir yanında yol kenarlarında bulunan taş yığınları kutsal sayılır. Bu taş yığınlarına "Ovo" denir. Bu yığına taş, votka şişesi, para ve kumaş gibi şeyler bırakmanın şans getireceğine inanılır. Ovo'nun etrafında dönüp dua etmek aynı zamanda güvenli bir yolculuğun da garantisidir. ERDAL ÖZYAĞCILAR KİMDİR 1966 yılında “Ölüm Tarlası filmle sinemaya başladı. Kibar Feyzo, Çöpçüler Kralı, Yılanların Öcü gibi çok beğenilen filmlerde oynadı. Son yıllarda daha çok TV çalışmalarına ağırlık veren Erdal Özyağcılar, Bizimkiler, Şehnaz Tango, Beşik Kertmesi, Elveda Rumeli, Yabancı Damat ve Karadağlar gibi dizilerde başrollerde oynadı. 1989-2002 yılları arasında 13 yıl kesintisiz olarak yayınlanan“Bizimkiler” adlı dizide 1997 yılına kadar apartman sakini Şükrü Başaran karakterini canlandırırken; Ercan Yazgan, Savaş Dinçel, Ayşe Kökçü, Mehmet Akan, Uğurtan Sayıner, Atılay Uluışık, Aykut Oray, Salih Kalyon, Selçuk Uluergüven, Ali Uyandıran, Rutkay Aziz, Buket Dereoğlu, Cihat Tamer, Engin Şenkan, Güzin Özipek, Kemal İnci, Meral Çetinkaya, Dursun Ali Sarıoğlu, Hikmet Körmükçü, Arif Erkin Güzelbeyoğlu, Cezmi Baskın, Zihni Göktay, gibi oyuncularla birlikte rol aldı. 2010 yılında Rus yazar Dostoyevski’nin “Karamazov Kardeşler” adlı romanından uyarlanan “Karadağlar” dizisinde eşi Güzin Özyağcılar ve kızı Zeynep ile birlikte yer aldı. DenizBank'ın reklamlarında şovmen Beyazıt Öztürk ile birlikte oynadı. Erdal Özyağcılar, konservatuar öğrencisiyken tanıştığı tiyatro ve sinema sanatçısı Güzin Özyağcılar ile 1972 yılında evlendi. Emrah adında bir oğlu ve Zeynep Özyağcılar adında kızı var
GİRİŞ Dünyayı ve evreni anlamaya çalışmak insanlık tarihinin en eski konularındandır. Geçmişte de günümüzde de insanlar farklı şekillerde dünyayı anlamaya ve ruhani dünya ile temas kurmaya ihtiyaç duyarlar. İnsan var olduğundan beri evrenin nasıl, ne şekilde hangi maddeden ve neden yaratıldığını düşünmüş, yarattığı kozmogonik mitlerle bu sorulara yanıt aramıştır. Kozmogoni, kozmolojiden farklı olarak evrenin yaratılış ve varoluşu hakkındaki bilimsel bilgilerin dışındaki halkın bilincinde ve kültürel dünyasında var olan evrenin ve insanın doğuş, yaratılış ve var oluş hikayeleri, kutsal başlangıcın, kökenin anlaşılması için insanlığın yarattığı düşünce ve tahminlerin gizli bilgilerin öyküsüdür. Kozmos, düzenin başlangıcı olduğu için kutsal kabul edilir ve düzen başladığı için kaosa karşı bir oluşumdur. Bu oluşumda bir başlangıç hikayesi mutlaka gereklidir. Pek çok mitolojik öyküde kutsal başlangıç’ olarak da kabul edilen kökenin bilinmesi insanların başlangıçtan sonra oluşturacakları mitleri etkilediği için önemlidir. Bayat, 2007 Bu çalışmada, Türk kozmogonisi ve şamanlık bağlantısı ve bu algının şaman davulundaki tezahürlerini incelemeye çalışacağız. Dünyayı ve evreni algılamada şamanlık önemli bir yere sahiptir. Şamanlık inancına göre bütün felaketler fizik dünyamızla metafizik dünya arasındaki bağın kopması ve dengenin bozulmasıyla baş verir. Bayat, 2010155 Şamanlar dünyada bu dengeyi sağlamaya çalışan görevliler gibidir. Bayat, gerçek âlem ile görünen ve görünmeyen diğer dünyalar arasındaki sınırın ve farkın insan bilincinde olduğunu söyler. Bayat, 2010 Şaman bir bakıma gökyüzü ile yeryüzü arasında bir elçi, bir aracıdır. And, Mevlevi sema ayinlerinde, semazenlerin sağ ellerinin göğe doğru yukarı, sol ellerinin ise toprağa aşağı doğru olmasını bu aracılığa benzetir. And, 2002 Buryat efsanelerindeki şaman kökeni de bu bağlantıyı destekler. Buryatların inancına göre Tanrı önce insanı yaratır, insanlar mutlu bir şekilde yaşarlarken, kötü ruhların hastalık ve kötülük yaymaya başlaması ile zor duruma düşerler. Tanrı bunun üzerine insanlara yardım etmesi için yeryüzüne şaman göndermeye karar verir. Şaman olarak bir kartal gönderir. İnsanlar kartalın dilinden anlamazlar. Bunun üzerine kartal geri döner. Tanrı bu sefer kartalı insan şeklinde dünyaya geri gönderir. Kartal, bir ağacın altında uyuya kalmış bir kadın görür, bu kadınla olan beraberlikten ilk şaman dünyaya gelir. Çoruhlu, 2011 Şaman, ruhlarla iletişimini, diğer dünyalara seyahatini davulu aracılığı ile yapar. Davul bir şamanın olmazsa olmaz bir aletidir. Ayna, tüm evreni yansıtabildiği için, o da şaman için davul kadar önemli bir aksesuardır. Biz bu çalışmada şaman davulunu ve simgelerini incelemeye çalışacağız. Şamanın dünya ve evren algısı, kozmogonisi, dünya görüşü davuluna yansır ve şamanlık simgelerinin büyük çoğunluğu davulda görülebilir. Şaman davulu aracılığı ile diğer dünyalara seyahat edebilir, öte dünya ile iletişim kurabilir, bu seyahatten bilgi ve güç alabilir. Şamanlar, gövdelerini terk eder ve davullarına binerek, görünür dünyanın ötesine giderler. Bayat, 2006 Şaman bu seyahatleri bulunduğu yerde ve o anda yapar. Her şey oradadır. Şamanların insanların kutsal alem ve ruhlarla aracılık yaptığı ve metinlerinde sözü geçen kutsal alemin ve ruhlarının gerçekte var olup olmadığının bir önemi yoktur. Önemli olan bu uygulamaları yapan halklar arasında hastaların iyileştirilmesi, toplumun düzen ve ihtiyaçlarının giderilmesi, törenlerin yönetilmesi gibi uygulamalarda bu algının somut tesirinin ortada olması ve yaşanmasıdır. Bayat, 2006 Günümüzde popüler müziğin temsilcisi sanatçılar çağımızın modern teknik ve elektronik bilgisini eski dönemlerin doğa ile barışık bilge ruhu ile buluşturan çalışmalar yapmakta, dünyayı şamanlar gibi algılamaya çalışmaktadır.[1] Bu çalışmada Fuzuli Bayat, Bahaeddin Ögel, Yaşar Çoruhlu, Özkul Çobanoğlu, Pervin Ergun, Jean Paul Roux, Mircea Eliade gibi araştırmacıların kaynaklarından derlediğimiz kadarıyla kısaca Türk kozmogonisi, bunun davula nasıl yansıdığı, davulun yapımı, işlevi ve türlerini ana hatlarıyla belirtmeye çalışacağız. 1. Türk Kozmogonisi Şaman kültürünün ve felsefesinin temelinde insan ve tabiatın uyumu, tüm kozmos, dünya, insan, bitki ve hayvan aleminin bir bütün olduğu düşüncesi yatar. Bayat, 2006 Milattan on binlerce yıl öncelere dayanan bir inanç olan Şamanizm, Orta Asya, Kuzey Asya, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya yerlilerinde, Endonezya'da, Güneydoğu Asya, Çin, Tibet ve Japonya'da görülmektedir. Orta Asya’da şamanların çeşitli adları vardır. Oyun, demirci, bakşi, perihon, molla, bübü, odagan, kam kullanılan kelimelerdendir. Şamanların Orta Asya’da pek çok çeşit farklı adından biri Yakutların Sahalar kullandığı oyun’ kelimesidir. Metin And, Oyun ve Bügü adlı kitabında, oyun kelimesinin çeşitli anlamları ile şamanın büyüsel törenlerinin örtüşmesinden söz eder. And, 2002 Şamanlık doğayı ve tüm dünyayı gösteri, ritüel ve ibadet yeri olarak kabul eder. Orman, dağlar, nehir, göl, kayalar bu gösterilere sahne olabilir. Bayat, 2010 Bu törenlerde şaman dans eder, ses ve çalgı aletleri ile müzik yapar. Bu çalgılardan olmazsa olmaz olanı davuldur. Bir hastanın başıboş ruhunu araştırarak sağaltmak, bunun için öteki dünyaya göç etmek ve bilgilere ve cevaplara ulaşmak bu somut sonuçları gerçekleşmekte rol oynar. And, 2002 89 Şamanlıkta oyun’ felsefesi, Huizinganın oyun kuramı ve Homo Ludens oynayan insan- düşüncesine benzetilebilir. And, 2002 Oyun felsefesinde, şamanın öte dünya varlıklarına benzemesi, kendini tiyatro aktörü gibi role sokması yatar. Şaman don değiştirerek kuş olur, ayıya dönüşür, şaman dans eder ve adeta ruhlarla bir oyun oynar. Bu, şamanın öteki aleme girebilmesi için, başka bir dünyanın oyuncusu olması gerekir şeklinde yorumlanabilir. Bunun için kostümü, şaman giysisi ve davulu baş aksesuarıdır. Aynı zamanda davul, şamanlıkta vecd haline geçmek yani transa girmek için önemli bir tekniktir. Bayat, 2006 Şaman bu sayede, yani başka bir boyuta geçerken kostüm de değiştirerek, kutsal alemin ruhları ile, insan aleminin varlıkları arasında bir köprü’ olabilmektedir. Bayat, 2006150 Şaman inancına göre bilginin kaynağı başlangıca tanıklık yapmış olan öteki dünyadır. Bu bağlamda şaman yaptığı kozmik seyahat ile bu bilgiye ulaşıp insanlara ulaştıran, evrendeki maddi alem ile ruhlar dünyası arasındaki ilişkiyi anlama aracıdır. Bayat, 2006 Bir Soyot şiirinde şu şekilde ifade edlmektedir Ertekin, 2008 Deri kaplı davul, karşıla isteklerimi Oradan oraya taşı beni bulutlar gibi Alacakaranlığın ülkelerinden Ve kurşuni gökyüzünün altında Süpür dur rüzgar gibi Aşarak dalgaların doruklarını Türk Şamanlığının esası Fuzuli Bayat’a göre Türk mitolojisinin dayanağı olarak Şamanların özel olarak geliştirdiği ruhlar ve ruhlar dünyası ile ilgili olan inanışlardır. Bayat, 2006. Bu bağlamda Türk mitolojik sistemindeki evren tasarımı ile şaman kozmogonisi örtüşür. Bayat, şaman kozmogonisi’ terimini kullanarak yukarı, aşağı, orta olarak ayrılan 3’lü bir dünya algısından söz eder. Bu çerçevede, Asya Şamanizm’inde üç âlem söz konusudur Yer, yeraltı, Gök. Evrenin üç tabakadan oluşması, her tabakanın çeşitli katmanlardan oluşması ve bu katlarda ruhların bulunması Türk mitolojik sistemi ile şaman kozmogonisinde kesişen unsurdur. Bayat, 2006 Bu katlar, 7 veya 9 kat şeklinde de düşünülür. Bayat, 2006 Örneğin yeraltının 7 kat olduğuna, günümüzde de utançtan yerin 7 kat altına indim’, yerin 7 kat altına inse de bulurum’ gibi sözlerin temelinde buradan geldiği düşünülebilir. Kam efsanelerinde kamın davulu üstünde 9 kat gökte uçtuğu anlatılır. Ermetin, 2009 Şaman, bu üçlü kozmik yapı arasında onları birbirine bağlayan bir direkten yararlanır ve kozmik seyahatini onların arasından açılan deliklerden yapar. Ve bu seyahati davuluna binerek yapar. Davul, 3 bölgesi ile Gök, Yer, Yeraltı, bu mikro kozmos’ u simgeler. Şaman esrime tekniği olarak önemli yere sahip olan davul, şamanı yeraltına dünyasına indiren ve göğe çıkaran bineği, bazen atı, bazen kanosudur. Bayat, 2006 Yerin ekseni, tüm mitolojilerde dünya inançlarında cennet ve cehennemi, dünyanın çeşitli katları ile birbirine bağlayan ve kozmik seyahatların yapıldığı kanaldır. Yerin ekseni axismundi doğal bir varlık ya da insanlar tarafından üretilmiş bir obje olabilir. Bir dağ ya da ağaç doğal axis mundi yerin ekseni ye örnek olurken merdiven, çadır direği, ip ya da şaman davulunun arkasındaki tutanak insanlar tarafından üretilen eksen olup bu bağlantı görevini üstlenebilir. Bu eksen sayesinde bir katmandan diğerine geçilir, bağlantı kurulur ve kozmik bilgi elde edilir. Şaman mitolojisinde amaç bu üç kozmik kuşağın merkezinden geçen eksenden faydalanmak ve bu kuşakları geçmektir. Bayat, 2006 Bu kozmik seyahati şamanlar yapar. Bu anlamda şamanlar, toplumların binlerce yıllık kozmik bilgisini kuşaktan kuşağa aktarmakta, toplumla gizli dünya arasında da bağ kurmaktadır. Şaman bu bağlamda zaman ve mekan kavramlarını aşan kişidir. Şaman davulunda, dünyaları ve zamanları, zaman ve mekan kavramını da resmeder. YERİN EKSENİ- AXIS MUNDİ - KUTSAL AĞAÇ- DÜNYA AĞACI DAVULUN ARKASI ALTAY YÖRESİ Sibirya- Altay yeratı- gök Şaman davulu kayın ağacından yapılır. Eski Türklerde kayın ve ardıç ağaçları kutsal sayılıyorlardı. Özkul Çobanoğlu, kayın ağacının kökleriyle “yeraltına”, gövdesiyle “yeryüzüne” ve dal ve yapraklarıyla da “gökyüzü”ne olan bağlantısından bahseder. Bu üçlü’ algı, Türk mitolojik sistemindeki gök, yer, yer altı algısı ile birleşir. Yaşam sembolü olan ve kutsalı belirleyen merkezi oluşturan axis mundi olarak bir “hayat ağacı” şeklinde algılanan “kayın ağacı”nın öneminden bahseder. Çobanoğlu, 2010[2], A. İnan’a göre her şaman ayin yaparken yanında kayın ağacı bulundururdu. Kamlar şamanlar ağacı, gökyüzüne ulaşmak için bir merdiven olarak kullanılıyorlardı. Yakut ve Altay Türklerinde yaşam ağacına dünya ağacı’ da denir. Eski Türk geleneğine göre, bu, Dünya’yı ortasından göbeğinden öte-âleme ve Demir-Kazık Yıldızı’na bağlayan, dalları vasıtasıyla şamanlara yeryüzünden yüksek âlemlere yolculuk yapma olanağı sağlayan bir ağaçtır. Buna Demir Ağaç da denir. Şaman geleneğine göre Dünya, Göğün göbeği’ ile bu ağaç sayesinde irtibat halinde olup, bu ağaç ile beslenir. Anne rahmindeki bir bebek için göbek kordonunun anne ile ilişkisi gibi bu göbek de bir bağlantı noktasıdır. Dünya Ağacı, bu bağlamda yerin ekseni ve axis olup bağlantı noktasını oluşturan kozmik bir ağaçtır. Bu durumda kayın ağacından yapılan şaman davulunun arkasında bulunan tutanak ve davulun üzerindeki semboller axis mundiyi temsil etmekte, şaman axis mundi üzerine geçerek aşağı ya da yukarı seyahat edebilmektedir. Kayın ağacı ile Dünya ağacı Hayat ağacı arasında simgesel bir bağ bulunur. Hayat ağacı gök ile yer arasında bir bağdır. Kam da ayinlerinde ya göğe, ya yer altına inmektedir. Davulun kasnağı evren ağacından yapılmış olduğu için Kam davulu çalmaya başladığı zaman sihirli bir şekilde bu ağacın yanına, yani dünya merkezine fırlamış olur. Bu sayede göğe çıkabilir. Eliade, 1999200 YERİN EKSENİ AXIS MUNDİ KUTSAL GÖK SEMAVİ ALEM İNSANLARIN YAŞADIKLARI YER- YERALTI ÖTE-ALEM GÖĞÜN GÖBEĞİ YILDIZ YERİN GÖBEĞİ SEMBOLLER VE DAVULDAKİ SEMBOLLERİN İLİŞKİSİ Şaman mitolojisi, dünya görüşü, düşünce tarzı, göçebe veya avcı toplayıcı hayatın felsefesi, davula çizilen resimlerde ve şekillerde sembolleşmiştir. Davulda korunmuş eski simgeler, Şamanlığın kökeni ve etkileşim alanını da ifade eder. Türk Şaman davulları hemen hemen ayrıntılarına bakmaksızın aynıdır. Bayat, 2006 Davul, simgeseldir ve sihirli işlevleri çoktur. Davul ile yapılan şaman ayinlerinin önemli bir özelliği dairesel oluşudur. Ayin, bir daire etrafında yapılır. Davul kozmosu, ölümsüzlüğü ve yeniden doğuşu temsil eder. Eliade, 1999. 2. DAVUL YAPIMI Şaman hastalığından sonra adayın yeni statü almasıyla, giysisiyle beraber davulun yapılması şarttır Bayat, 2006. Ertekin, Mevlevilikte Şamanizm İzleri adlı kitabında şöyle anlatır. Ruhlar tarafından seçilen Kam adayı davulunu yapmak için usta bir Kam tarafından yönlendirlir. Usta Kam adayına içmesi için bir acı çay verir Bu sırada yaşlı usta şarkı söyleyerek ateşin etrafında dans eder. Büyük davulu çok hızlı çalmaya başlar, Kam adayının başı döner. Beyaz bir karga gen Kam adayının sol omzuna Kam, yaşlı adamın sesiyle karganın bir şeyler söylediğini karga aracılığı ile onu ruhunu serbest bırakması ve hayat ağacının basamaklarını teker teker çıkması konusunda dışarı ayrılan genç Kam’ın ruhu ormana bir kurt vardı, kam adayı kurdu takip eder, kurt bir yerde durur. Orada tam 21 tane ağaç bulunmaktadır. Usta bu yerin doğru yer olduğunu fısıldar3 kere 7 21 eder der ve senin de davulun kenarlarını, tokmağını, ona doğru sesi veren iç kısmını yapmak için bu kadar oduna ihtiyacın var denir. Bu ağaçların olduğu yere iyice bak, yarın oraya gitmeliyiz.’ Kam adayı, ruhu bedenine geri döndüğünde, ustasının ocak başında hala dans ederek şarkı söylediğini görür ve yorgun düşerek uykuya dalar. Ertesi gün ustası ondan trans sırasında ruhunun gittiği noktayı ve seçilmiş ağaçları bulmasını ister. Bu bir sınavdır. Eğer o yeri bulmayı başarırsa ustası ona bir davulun nasıl yapılacağını gösterir. Davul yapımı için kullanılacak ağacın, temiz, zedelenmemiş, meskun yerlerden uzak mekanlardan temin edilmesi gerekir. Kam, kasnağın yapılacağı ağacın yerini doğrudan doğruya ruhlardan öğrenir. Davul yapmak için ağaç kesilmez, ağacın yaşamının devam ettirebileceği bir şekilde parça alınır. Yakutlarda- üzerine yıldırım düşmüş bir ağaç seçilir. Davul esasen kayın ya da sedir ağacından yapılır. Malzeme 3 gün içinde toplanır. Davul yapımı için gereken malzemeyi tüm kabile üyeleri, ya da Kam’ın en yakınları hediye eder. Daha sonra davulun üzerine resimler, şekiller çizilir. Üstat Kam, genç Kam’a davulunu ve cübbesini verir. Genç Kam davulu koruyucu ruhuna takdim eder. Koruyucu ruh davulu gözden geçirir ve bununla ne kadar süre tören yapılabileceğini tesbit eder. Davul bazı kaynaklara göre önce göğe, sonra da Erliğe sunulur. Kurban olarak ona içki sunulur. Kam kendi merasimlerinde kullanacağı araç gereçlerini, yani hırkasını, başlığını, maskesini, özellikle davulunu ve tokmağını kendisi yapmaktadır. Usta Kam daha sonra davulun çerçevesini yapar. Sonra kafası, kolları, ayakları olan tutacağı ve tını tahtalarını davula tutuşturur. Kıl sicim ile tını tahtaları çerçevenin etrafına sıkıca tutulur. Çerçeve de sicimle sıkı sıkıya bağlanır. Tokmağın her vuruşunda farklı sesler çıkararak çınlamaları için bu sicimlere demir parçaları takılır. Davulun Kısımları Davul için 5 malzeme ağaç, demir, bakır, deri ve kıl sicim şarttır. I. Davulun gövdesini, kayın ya da sedir ağacından yapılan kasnağı kaş teşkil eder. II. Kasnağın çemberi dairesi 10 -12 karış, derinliği 14 - 22 cm. olur. İki başı kayışla bağlanır. III. Davulun büyüklüğü hem şamanın yaşına hem de şaman geleneğine göre ruhların isteği ile belirlenir. Genişliği 3-4 düğüm 30-50 cm olan esasen oval biçimli olabilir. Radloff göre, davulun şekli az çok ovaldir. Anohin bunun yanında ayrıca yuvarlak davullardan da sözeder. Nitekim Şorlarda davulun her iki şekline rastlanır. Bunlarda tasvir edilen davulun çapı 76 santimetredir. Potanin ise, yalnız yuvarlak davullar gördüğünü yazmıştır. DAVULUN İÇ KISMI ARKA TARAF Davulun sesini sonsuza kadar şekillendirecek gücün yalnız kayın ağacında olduğu düşünülür. Ahşap saplar, kesişen şekilde dikey ve yatay olmakla davula bitiştirilir ve bu şekli ile kollarını yana yana açmış insan figürünü hatırlatır. Ölmüş eski bir Kam’ı, davul sahibi eski bir ruhu simgeler. Bir tür davul sahibi’dir. Başı oval şeklindedir. Hiçbir şaman kendi arzusu ile davul yapamaz, bu ancak ruhların telkinleri ile olur, ve her şaman bir ruhun, ölmüş başka bir şamanın varisidir, davulun arkasındaki insan figürü bu ruhu temsil eder. Bazı şaman davullarında dikey atılan sapın üst kısmına insan yüzü tasviri konulur bu da sapın, davulun veya şamanın ruhunu simgeler. 2 küçük metal levhacık göz rolünü oynar. Bunlar şamanın uzağı gören gözünü, insan figürü de yardımcı ruhunu simgeler. Dörtgen şeklindeki levha sakalı, yürek şeklindeki levha kalbi gösterir. Yüz üzerinde oyma olarak yapılmış kaş, burun, ağız, bazen sakal yapılmıştır. Sapın üzerinde bazen Kam’ın kendisini simgeleyen bir insan resmi bulunabilir. Bu şeklin göğsü hizasından çaprazlama geçirilen ve kiriş denilen demir çubuk onun kollarını oluşturur. Bu sap, bu çubuğun alt kısmında genişleyerek kalçaları ve çatal bacakları oluşur. Bu çatal kısmında yer alan küçük resim Kam’ın koruyucu ruhunun simgesidir. Bu tamamen yerin ekseni axismundi yi temsil eder. Kam bu eksen vasıtasıyla yolculuk yapar. Kiriş denilen yatay demirin iki yanına asılan, ses çıkaran demir nesneler bulunur. Bunlar Kam’ı kötü ruhlardan koruyan silahları temsil eder. Bazen de Kam’ın emrindeki ruhları temsil ederler. Bu çıngıraklar ok şeklinde olup kötü ruhları kovmaya yarar. Bunların sayısı Kam’ın koruyucu ruhlarının sayısına göre belirlenir. Davulun esas kısmı olan ağaç ve demir hiçbir zaman değiştirilemez. Deri değişebilir. Şaman davulunu iki kısma ayıran insan figürüne, altay- sayan şamanları tüngür eezi derler. Bayat, 2006Davulun üst kısmında yatay ve dikey bir biçimde bir birini kesen dikdörtgenler Ülgen’in yazıları olarak bilinir. Buna şamanlar bazen ülgen’in mührü de derler. Kodbin şamanları davullarındaki insan figürüne ham buter derler. Çelkan Şamanları ile Altay Şamanlarının da davulu insan figürü ile ortadan iki kısma ayrılmıştır. Bunun aksine Uryanhay şamanlarının dairevi davulu dikey sapla ikiye bölünür bu sapa toktuş denir ve çeşitli eşyalarla süslenir- insan figürünü hatırlatmaz. Ortadan geçen yatay sap, davulu yukarı ve aşağı gök ve yer veya ruhlar dünyası ve insanoğlunun yaşadığı dünya kısmına ayrılır. Yatay atılan sap, davulu iki eşit olmayan kısma böler. Sapın yukarısı semayı, aşağısı ise yeraltı dünyasını simgeler. Bu ağaç sap, kasnağa geçirilmiş demir çubuğa berkitilir. Demir çubuk aynı zamanda davulun bozulmasının önünü almış olur. Davulun hem iç hem de dış kısmında kırmızı veya beyaz renkle çizilmiş bir takım resimler yer alır. DAVULUN DERİSİ Kasnağa geyik, dağ keçisi veya at derisinden üzlük çekilir. Deriler bazen ren geyiği, yaban geyiği, sığır, ya da at derisi olabilir. Davulun derisi hangi hayvandan yapılırsa davul o adı alır. Daha sonra o hayvan, Kam’ın bineği olacaktır. Hayvan adeta kendini hediye olarak sunar, Kam hayvanı rahatça avlar. Davulda kullanılacak deri seçiminde koruyucu hayvan dikkate alınır. Davulun iskeleti alınarak, kızgın bir demirle tahtanın üzerine demirler açılır. Hayvanın derisi, tüylü tarafı yukarı gelecek şekilde çerçevenin üzerine yerleştirilir. Kıl sicim ile çerçevenin kenarındaki deliklere dikilir. Genellikle davul, o v a l biçimdedir. DAVULUN ÜSTÜ Evren Ağacı, şamanın tırmandığı kayın ağacı, kurban edilen hayvan at , şamanın yardımcı ruhları, göklerdeki yolculuğunda ulaştığı güneş ve ay, ölüler alemine indiğinde içine girdiği ölüler hakiminin 7 oğlu ve 7 kızıyla birlikte Erlik Han’ın Yeraltı Dünyası, vb. gibi, bir anlamda şamanın geçtiği yolu ve serüvenlerini özetleyen bütün bu öğeler davulun üzerinde resimler şeklinde karşımıza çıkar. Davulun üstünde yıldızların resmi olmazsa olmazlardandır. Yıldızlar insanların yollarını bulmalarını sağlar ve astrolojik önemi bulunur. Jean Paul Roux’a göre, Türklerin ve Moğolların eski inançlarında, davul evrensel dansa tempo tuttuğu gibi ayrıca evrenin resmini de üzerinde taşır. Davulun üzerinde kartal tasvirleri de bulunmaktadır. Davul çoğu kere yatay ve dikey bir hatla bölünür. - Bu hem 4 ana yönü işaret eder, hem de gök ve yer olarak dünyayı ikiye böler. - Yatay hat kiriştir ve üzerinde çıngırak ya da şerit olduğu düşünülen resimler vardır. Davul üzerindeki dikey unsur, dünyanın eksenini ifade etmektedir. - Bunun bazen dünya ağacını da temsil ettiği düşünülür - Dünya ağacı, kökleri yer altı alemine, gövdesi yer yüzüne, dalları ve yapraklarıysa göğün en üst tabakalarında olan bir eksen gibidir - Bazen kutup yıldızına kadar uzandığı kabul edilir Bu eksen bazen eezi’ye benzetilir. Üst başını, alt ayaklarını temsil eder. Şamanın ya da davulun ruhunu temsil eder. Davulun yukarı tarafı Gök Tanrı’yı Sonra Ülgen e tahsis edilmiştir Alt kısımda bulunan yaşlı adam tasviri, evin koruyucusu ve efendisidir Minusink Tatarlarından alınan bilgiye göre - Davulun içindeki dikey sapta bulunan mars’ adı verilen 12 delik, şamanın Erlik Han’a ulaşmasını sağlar. - Deliklerin arasındaki kabartılar, kamın uçarak ya da yürüyerek geçtiği dağ sıralarını temsil eder. - Sapın üstüne yerleştirilen enlemesine sopayla kötü varlıklar püskürtülür ve buna kötü ruhları kovan 18 çıngırak takılır - Bunların dışındaki 2 çıngırak da Şamanın habercilerini temsil eder. - Davulun üst kısmındaki 4-6 tane demir kanca hastanın düşmanlarını simgeler - Demir sopaya asılan bezler şamanın kudretini - Çizilen 7 renkli gök kuşağından şamanın göğe, Kan Kuday!’a çıktığı merdivenler sarkar. - 2 kayın ağacı dışında gökkuşağının altında, ışık saçan 2 daire, haç biçiminde yıldızlar, merdivenin üst kısmında erkek ruhları uzaklaştırmakta şamana yardım eden 7 dağ kızı tasvir edilmiştir. - Oradaki sekiz çift birbirlerine paralel çizgiler, dünyayı denizin üstünde tutan sekiz ayağı sembolize ederler. Bayat, 2007 - Davulun derisinin üstündeki resimler, yerdeki bazı varlıklar ile gökteki efsanevi varlıklara aittir. Yukarıya doğru sağda ay, solda güneş resmi vardır. - İkisinin yanında görülen iki küçük daire, güneşin doğuşunu ve batışını simgeler. Bunların arasındaki noktalar yıldızları gösterir. - Ayrıca Ülgen n kızlarını gösteren resimler ile kuş, geyik, ağaç vb. şekiller de vardır. Davulun üst kısmında yedi renkli gökkuşağı tasvir edilir. Gökkuşağının iki ucundan da, iki geniş kare şeklinde merdiven sarkar. Bu merdivenle kam, Kan Kuday’in huzuruna çıkmak için gökyüzüne yükselir. Kan Kuday’in önünde beyaz boyayla çizilen iki kayın ağacı vardır. Kam, gökyüzüne yükselerek Kan Kuday’dan hastayı iyileştirmek ya da ya da öldürmek için emir alır. Gökkuşağının altında ışık saçan iki daire vardır. Ayrıca 14-18 kadar yıldız bulunur. Merdivenin üst kısmındaysa beyaz renkle yedi dağ kızı resmedilmiştir. Bu kızlar eğer ruh erkekse onu uzaklaştırmada kama yardım ederler. Kız figürlerinin yanında iki kuş tasviri vardır. Kam bu iki kuşla göğe yükselir. Davulda bundan başka kırmızı renkte at, süvari ve keçi bulunur. Davulun ortasındaki üç çizgi bu dünya ile öte dünyayı ayıran bir tabakadır Davulun alt tarafında, kutsal koyunları himaye eden kurbağa resmi vardır. Deliklerin arasındaki kabartmalar, kamın uçarak ya da yürüyerek geçmek zorunda olduğu dağ sıralarını temsil eder. Deliklerin aralarındaki kabartmalar da dağları simgeler. Sapın üst kısmında kötü ruhları kovmak için şamanın yararlandığı demir sopa vardır. Demir sopaya da sayıları 18 e dayanan demir çıngırak bağlanır ki – bu da şamanın kötü ruhları kovmak için yararlandığı silahtır Altay türklerinin Şamanist inancında şamanın göğe çıkışını simgeleyen merdiven, davulun dış kısmındaki diğer resimlerin yanında ter almaktadır Şaman, merasim zamanı yardımcı ruhlarını davulun içine topladığı için davulun iç kısmındaki resimler davulun veya sahiplerinin resmi gibi yorulur Dünya modelinin esas unsurlarından biri olan ve 3 dünyayı birleştiren ağaç resmi de davulun iç kısmında yer alır TOKMAK Bir önemli öğe de tokmaktır. Tokmak, ya tavşan derisiyle kaplanarak söğüt dalından; ya geyik kemiği ya da boynuzu ya da kayın ağacından yapılır. Tokmağın sapına hastaya gelen kötü ruhları kovmak için kamçı görevi üstlenen bez ve deri parçaları yapıştırılır. Sedir ağacından yapılan tokmağın üzerine, geyik postunun en yumuşak bölümü deri kayışlarla bağlanmıştır. İç kısmında ise 3 kere 3 sayıda demir çıngıraklar vardır. Tokmağın sapına bileğe geçirilmek üzere bir ip geçirilmiştir. Bu tokmakla davulun derisine vurulduğu an da Kam’ın bineği olan hayvan konuşmaya başlar. Tokmağın davula vurulan kısmına samur veya tavşan derisinden üzlük çekilir. Bu da davulda sesin boğuk çıkmasını sağlar. Sesin boğuk çıkmasındaki amaç öteki dünyadan gelen sesleri simgelemektedir. Tokmağın sapına, hastaya gelen kötü ruhları kovmak için kamçı görevini yerine getiren bez ve deri parçaları yapıştırılır. Şaman tokmaktan hem silah, hem kürek, hem de kamçı olarak yararlanır. Diğer taraftan meseleye kozmik bilgi kaynağından yararlanma şeklinde yaklaşmak da mümkündür. Tuva şamanları tokmaklarının bir yüzüne deri çekerlerse, diğer yüzüne de dokuz halka takarlar. Tokmağın davula vuruşunda halkalar birbirine dokunarak sesler çıkarır. Ayrıca bu tip tokmaklardan şamanlar fal açmak ve gelecekten haber vermek için de yararlanır DAVUL VE TİTREŞİM Davulun sesi, şamanın odaklanma aracıdır. O, bir yoğunlaşma ve çözümleme havası yaratıp, şamanın dikkatini ruhun içsel yolculuğuna yönlendirirken, onu derinlere indirerek kendinden geçme trans durumuna sokar. Drury, bilimsel araştırmaların, aynı ritimlerin ardı ardına belirli frekanslarda sürekli tekrarlanması, Kam’ların trans halleri benzeri hipnotik haller yaratabileceğini gösterdiğini, bununla beraber Kam davul ritimlerinin metronom bir sürekliliği olmadığı, Kam’ın ruh haline göre yavaşlayıp hızlandığını, yükselip yumuşadığını söyler[3]. Genelde çap olarak büyük olan Kam davullarının, Kam’ın bedeni boyunca titreşebilecek, derin, çınlayan, yankılanan bir sesi vardır. Davul genelde yüzde, ya da başın üstünde tutulur. Böylece vuruşlar, baş ve üst beden üzerinde güçlü bir rezonans kurar. Yani davul ritmi beyindeki yaratıcı düşüncenin göstergesi olan teta dalgalarını harekete geçirir. Ayrıca kalbin atışının ritmine benzer. Kam’ın davul ile 10 dakikalık yolculukta bu bilinç konumuna geçtiği ölçülmüştür[4] Tedavi zamanı tokmak ve davuldan çıkan musiki, hastalıkları iyileştirmede önemli bir rol oynar BayatEski Türklerde şamanların şarkı söyleyerek ve dans ederek hasta tedavi ettikleri de bilinir. Kazakistan, Kırgızistan, Altay, Moğolistan ve Sibirya’da devam eden bu dans terapisi, trans hali ile hasta kişinin iyileşmesi için gerekli bilgiye ulaşmayı amaçlar.[5] Gökhan Kırdar bir röportajında şunları söylemiştir Her varlık Doğu felsefelerinde canlı kabul edilir. Bunlar, canlı olan insan dışı canlıların dokularını kullanarak onların enstrümanlaşması ve dile gelmesi anlamını Terapiye yol açan alfa ve beta noktalarını harekete geçiren frekanslarını yakalamak için o tokmakla vurmanız gerekir. Elle vurduğunuz zaman o frekans yakalanmaz. Terapi musikisi ya da kamların tedavi etme özelliği aslında bu yüzden çok bilimseldir. O davulun üzerinde oluşan rezonanslar, beyinde bazı noktaları harekete geçiriyor ve bir hormon salgılanıyor. O sizi tedavi eder. Osmanlı’da bunun örneği var. İnsan vücudunda 400 tane makam var. Bir harita var. Böbrek hastalığı için kalp makamı dinlememek lazım tabii. ’[6] Kamlık yapılan davulun 8 ritim halinde çalındığı da görülmüştür. Bayat, 2006 Bunlar Yılan, geyik, kaplumbağa, boğa, balıkçıl kuş, örümcek, ayı ve kaplan ritmidir. Bayat, 2006224 Yılan ritmi- Davula vurulan üç yavaş vuruş- kararlılık, yeni bir şeye nail olmak, iç gücü toplamak için Geyik ritmi- iki yavaş, iki hızlı vuruş, bir vuruş- hamile kadınları uğurla doğurması, varlıkların paylaşılması, tecrit etmek Kaplumbağa ritmi- bir vuruş, iki hızlı vuruş- barışıklık, uyum, yeni bir üretim için temel oluşturmak Boğa ritmi- bir vuruş, dört hızlı vuruş- düşmanları püskürtme, maddi kalkınma, fiziki gücün birarada olması Balıkçıl kuşu ritmi-iki hızlı, iki de yavaş vuruş- amaca ulaşma, engelleri aşma, sevgiye yardım etme Örümcek ritmi-iki hızlı, bir normal ve iki hızlı vuruş- negatif enerjiden temizlenmek Ayı ritmi-dört hızlı ve bir artı vuruş- elde edilen mevkii korumak, kendi ve diğerleri arasında engelleri kaldırmak, Kaplan ritmi-altı hızlı vuruş- güç, kuvvet elde etmek, fedakarlık, kendini gösterebilmek imkanı, Bayat, 2006224 3. DAVULUN ÇEŞİTLİ ADLARI Etnografik literatürde Türkçe bir terimle tüngür/dünür olarak adlandırılan davul bazı Sibirya halklarında da aynı adla adlandırılır. Troşçanskiy’nin fikrine göre tünür kelimesinin bu iki anlamı tesadüfi değildir. Nitekim şaman da bir aile başkanıdır BayatYakut Türkçesinde tünür – evlilik aracılığı ile oluşmuş akrabalık tır. Tünüreter, evlenmek, evli olmak anlamındadır. Anadolu’da da dünür, evlilikle kurulan akrabalıktır. Altay şamanları davullarına bura’ demekte ve şamanın mistik yolculuğunda bindiği mistik hayvandır. İslam dininde de Mirac’dabinilen kutsal atın adının Burak’ olması ilginç bir çağrışım yapmaktadır. Davul, şamanın mistik seyahatlerdeki aracıdır. Bunun için Y a k u t ve B u r y a t’lar arasında davula “Şamanın Atı” denir. Şaman davulu çaldığı zaman atın üstünde göğe çıktığı kabul edilir. Altay davulunun üzerinde bir at resmi vardır Radlov, Sibiryadan Davula vurulan tokmak altaylarda kırbaç adını alır. Bazı M o g o l kabileleri arasında davulun ismi “siyah erkek geyik” tir. Karagas ve Soyot’larda olduğu gibi, davula “Şaman’ın erkek karacası” derler. Davul- Şamanın manevi eşi veya semavi eşi olması Altay-Sayan halklarından Şorlarda, Teleütlerde, Kumandinlerde, Çelkanlarda, Tubalarda, geniş yayılmıştır. Ayrıca kadı ve çocukların davula dokunma yasağının olması da davulun, Şamanın manevi eşi olduğunu kabul eder. Bayat, 2006 Şorlarda açık olarak davulun, şamanın karısı olduğu bildirilir, davulu şaman adayının ailenin en yaşlısı hazırlar bir kişiye daha ihtiyaç duyulur bu sonuncu davulun anasıdır. Ailenin en yaşlı üyesi davulun abası olur. Bu süreçte davula kız, adaya da damat anlamında kuze derler. 4. DAVUL ÇEŞİTLERİ Türk Şaman davulunu 3 kısma ayırmak mümkündür Literatür de Potanin, Anohin, Potapov, Alekseev, Tomsk, Radloff, Vaynşteyn, Naçala, Dyakonova, Ppotapov, Kenin- Lopsan, Novosibirk şaman davulunun yapılmasında ve simgeleri hakkında bilgi vardır. Sovyet etnografya müzelerinde Altay-Sayan Türkleri ve Yakut Şamanlarının kullandıkları davul tipleri yer almaktadır. Telengit Şamanlarının davulu Alekseev’in kitabından Yakutların Şaman Davulu Alekseev’in Kitabından Tubalar Şamanlarının Davulu Alekseevin Kitabından Sagay Şamanlarının davulu Alekseev’in Kitabından Ortadan atılan sapla ikiye ayrılan Şor Şaman Davulu 1. Nenet şamanının davulu 2. Tunguz şamanın davulu 3. Yakut şamanının davulu Şor Şamanlarının davulu Tüüreezi Hoppal’ın kitabından Çelkan Şamanlarının davulu Alekseev’in kitabından tüngür ŞEKİL. 8. Altay Şamanlarının davulu- Kaçin Şamanlarının davulu 1. Telengit Şamanlarının davulu Alekseev’in kitabından 2. Yakutların Şaman Davulu Alekseev’in Kitabından 3. Tubalar Şamanlarının Davulu Alekseevin Kitabından 4. Sagay Şamanlarının davulu Alekseev’in Kitabından 5. Ortadan atılan sapla ikiye ayrılan Şor Şaman Davulu 6. Şor Şamanlarının davulu 7 Tüüreezi Hoppal’ın kitabından 8Çelkan Şamanlarının davulu Alekseev’in kitabından 9 Altay Şamanlarının davulu- tüngür 10 Altay Şamanlarının davulu- tüngür 11 Kaçin Şamanlarının davulu 12 Teleüt Şamanlarının davulu. Şamanın binerek göklere çıktığı atı- bura 13 1913’de Şor Şamanı Kakuş’un kendisinin çizdiği davul resmi Şaman davulunda yer alan mitoloji semboller Tuva Şamanlarının tokmakları Alekseev’in Kitabından Sagay Şamanlarının tokmağının ön ve arka tarafları Alekseev’in Kitabından 5. DAVULUN CANLANDIRILMASI Yeni davulu kam dualar okuyarak ardıç tütsüsüne tutar, kötü ruhların etkisinden arındırılır. Üzerine kımız ve benzeri olabilen içki saçısı yapılır. Davul yapımı tamamlandıktan sonraki gün davul uzun saatler ocak ateşinin üzerinde kurutulur. Davul, alevlerin ulaşamayacağı bir şekilde ateşin üzerine asılır. Ateşe ardıç dalları, reçineli ladin ağacı kabuğu, ve çeşitli kurutulmuş otlar atılması gerekir. Bu merasim, davulun derisinin yanı sıra, davulu hazırlayan insanların da ruhlarını temizlemektedir. 3 gün sonra davul, konuşmaya hazırdır. Tokmak ve davul hazırlandıktan sonra adayın, yaşlı bir şamanın yönetiminde davulu canlandırma ritüeli gerçekleştirilir. Canlandırılmayan davul , sadece müzik aletinden başka bir şey değildir. Bayat, 2007 Canlandırma işlemi davul kasnağına alkol sürülerek yapılır. Şaman bu kasnak üzerine bira dökünce kasnak canlanır ve şamanın ağzından, nasıl kesilip alındığını, ağacın ormanda nasıl büyüdüğünü, oradan nasıl koparılıp köye getirildiğini anlatır. Kamın tören sırasında bu şekilde canlanan hayvanın sesini ve yürüyüşünü taklit ettiği de olur. Davulun canlanması fikri, davulun koruyucu ruhlarla olan ilişkisinden dolayıdır. Tören sırasında Kam koruyucu ruhunun ya da ata ruhunun hayatını anlatır. Kam, tedavide kullanacağı bitki, ayinde çalacağı müzik aleti için önce herşeyin başlangıcını, kökenini, hikayesini anlatmakla başlar. Kam, davulun hikayesini de ayinlerde dile getirir. Eliade, Potapov, Buddress, Kam’ın dirilttiği, canlandırdığı ve konuşturduğu bu hayvanın aslında Kam’ın alt egosu emeget olduğunu iddia eder. Bu törenle – davulun derisinin canlanması ile Kam bir yerde kendi kökünde yatan ilk ve temel canlıyı ululamaktadır. Derinin sahibi hayvan- şamanın ağzından doğumundan, ana-babasından, çocukluğundan, avcı tarafından vurulduğu ana kadar geçen bütün yaşamından bahseder, şamana birçok işte yararlı olacağına söz vererek öyküsünü bağlar SONUÇ Bu çalışmada, Türk kozmogonisinin ve şaman dünya algısının davula nasıl yansıdığını ve davulda nasıl simgeleştiğini incelemeye çalıştık. Davulun yapımı için gerekli malzemeler, şamanın bunları temini, davulun yapımı, davulun parçaları, davulun çeşitli adları ve işlevleri üzerinde durmaya çalıştık. Davul, Şamanı dünyanın merkezine taşımak, havada uçmasını sağlamak, ruhları çağırmak ve hapsetmek, şamanın işine yoğunlaşmasını ve içinde dolaşmağa hazırlandığı manevi alem ile temasa geçmesini sağlamak için çok önemli bir araçtır. Şaman davulu aracılığı ile bulunduğu yerde bir seyahat yapar, davulun arkasındaki kayın ağacından yapılan eezi gibi adlar verilen tutanağı onu yerin eksenine fırlatmış olur, şaman bu kanal ile yukarı ve aşağı dünyalarda seyahat eder. Türk ve şaman kozmogonisini davulda simgeleşmiş bir şekilde görmek mümkündür. KAYNAKÇA And, Metin. Oyun ve Bügü, YKY, 2003 Bayat, Fuzuli. Türk Mitolojik Sistemi- 1-2 İstanbul Ötüken, 2007 Çobanoğlu, Özkul. Kayın Ağacının Türk Mitolojisindeki Yeri’ Çoruhlu, Yaşar. Türk Mitolojisinin Ana Hatlar, İstanbul Kabalcı, 2002 Ergun, Pervi. Ağaç Kültü, Ankara AKM, 2004 Esin, Emel. Türk Kozmolojisine Giriş. İstanbul Kabalcı, 2001 Eliade, Mircea. Şamanizöm. AnkaraAKM, 2004 Ermetin, Günnur. Mevlevilikte Şamanizm ve Eski Türk Dininin İzleri. Töre, 2007 İnan, Abdülkadir, Tarihte ve Bugün Şamanizm. Ankara TTK, 1995 [2]Orhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Türklük Bilimi ve 21. Yüzyıl konulu 3. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu, 2010, 245-247 [3]NevillDrury, Okyanus Yayınevi, İstanbul, 1996 [4]NevillDrury, Okyanus Yayınevi, İstanbul, 1996
Şamanizm ilkel kavimlerde görülen, ruhlarla insanlar arasında aracılık yaptığı ve hastaları iyileştirme gücüne sahip olduğu kabul edilen Şamanlar çevresinde yoğunlaşan inanç sistemidir. Ata ruhlarına ve doğa varlıklarına tapınmaya dayanan eski bir Asya dinidir. On üçüncü yüzyılda Avrupalı gezginlerin Mançu-Tunguz halklarından duydukları Şaman kelimesi daha sonra Sibirya sihirbazlarına verilen bir isim olarak yaygınlaşmıştır. Şamanizm ise genellikle Sibirya kavimlerinin din inançlarını ve bu inançlara bağlı olarak dini merasimlerini ifade eden bir terim olup, Kuzey Asya halkları arasında yaygın olan Şaman kelimesi etrafında kurulan, çoğunlukla dini karaktere sahip inançları ve bir takım faaliyetleri ifade için kullanılır. Çok geniş bir alana yayılan Şamanlık, Türk Moğol eski kültür tarihinde önemli yer tutar. Çin kaynaklarından anlaşıldığına göre eski Orta Asya Şamanizminin temelleri Gök Tanrı, Güneş, yer, su, atalar ve ocak yani ateş kültleriydi. Bu bağlamda Asya halklarının inandığı Şamanlığın temelinde insan ve doğanın birlik ve beraberliği ve de uyumu düşüncesi yer alır. Evren, dünya, insan, hayvan ve bitkiler alemi bir bütün olarak düşünülür. Dünya ve Gök, yaratma eylemini birlikte iş birliği halinde gerçekleştirmektedir. Bunlar bütün varlıkların yaratıcısı olmalarından ötürü kutsaldır. İşte bu yüzden Asya’nın göçebe halklarında Gökle Yer Su’yu sayma ve bunlara saygı gösterme, bu göçebe halkların inanışlarının özünü oluşturuyordu. Dağın eteğinde ya da zirvesinde, nehrin yada gölün kıyısında, yolun ya da atın bağlandığı direğin yanında bir göçebenin kutsamayla eylemleri, tüm yaşamın ortak bir bilinci paylaştığı doğaya dönüktür. Şamanlıktaki bir diğer inanışta, insan neslinin sonsuz bir şekilde devamlılığı düşüncesidir. Şamanist olan birisi kendini baba, dede ve atalarına ait olan bir hayatın devamı olarak görür, bunları bilir ve sayar yani Atalar kültü hakimdir. Bununla birlikte söz konusu insan aynı zamanda kendi geleceğini de sonraki nesillerde görmektedir ki bu durum varoluşun ana anlamıdır. Bundan dolayı bu insanın görevi çocuk ve torunlarına toplumun en iyi yanlarını aşılayarak yetiştirmek ve hayata hazırlamaktır. Şamanizm en eski inanç sistemidir. Türklerin, Moğolların ve Asya göçebelerinin eski dinidir. İnançlarına göre bir yanda gök yüzünü mesken tutmuş iyilik tanrıları, bir yanda yer altının karanlığına gömülmüş kötülük tanrılarının ve ağaçta, taşta, dağda, suda, ateşte, ayda, güneşte uyuyan ruhların varlığına inanırlar. Bu Tanrı ve ruhlarla insanlar arasında aracılık yapan kişilerdir Şamanlar. Eski Türklerde iyi ruh “Bay Ülgen”, kötü ruh “Erlik” diye adlandırılmıştır. “Bay Ülgen” aynı zamanda iyi ruhların başında bulunan, onlara emir veren bir tanrıdır. Tanrı ve en büyük semavi ruh, semanın en üst tabakasında bulunan insan şeklinde bir varlık olarak tasavvur edilmiştir. Gökte yaşadığına inanılan bu en büyük ruh, insanları, ovaları, ateşi, yeri, güneşi, ayı, yıldızları yaratmış, kainatın nizamını saşlamıştır. Yine Şamanist kavimlere göre, gökte ve yerde meydana gelen çeşitli tabiat olayları, birtakım ruh ve tanrıların eseri idi. Hastalık gibi ölüm de, onlara göre, kötü ruhların bir eseri sayılıyordu. Ağaçlara, taşlara, su kaynaklarının etrafına bez bağlamak Şamanizm’de önemli bir ritüeldir. Gökteki Tanrılara beyaz, yer-su ruhlarına kırmızı, yer altı Tanrılarına ve ruhlarına ise siyah bez parçaları kullanılıyordu. Bu yolla, Tanrılara dilek ve isteklerini ilettiklerine inanıyorlardı. Moğolistan’ın dört bir yanında yol kenarlarında bulunan taş yığınları kutsal sayılır. Bu taş yığınlarına Ovo denir. Bu yığına taş, votka şişesi, para ve kumaş gibi şeyler bırakmanın şans getireceğine inanılır. Ovonun etrafında dönüp dua etmek aynı zamanda güvenli bir yolculuğun da garantisidir. Şamanizm, hastayı olduğu kadar Şaman-şifacıyı da içeren büyük bir zihinsel ve duygusal maceradır. Şaman, destansı yolculuğu ve çabaları aracılığıyla hastasının normal, sıradan, içinde kendini hasta olarak tanımladığı gerçekliği aşmasına yardımcı olur. Şaman, hastalarına, hastalıklara yada ölüme karşı giriştikleri savaşta duygusal ve ruhsal olarak yalnız olmadıklarını gösterir. Şaman, derin bir düzeyde kendi özel güçlerini hastasıyla paylaşır ve onu, başka bir insanın ona yardımcı olmak için kendisini feda etmeye hazır olduğuna ikna eder. Uygarlaşmış dünyada yaşayan bizlerin “büyücü doktor” olarak adlandırdığımız Şamanlar, kendilerinin ve topluluklarının üyelerinin sağlığı ve esenliği için geliştirdikleri ve kuşaktan kuşağa devamını sağladıkları son derece olağanüstü kadim tekniklerin koruyucularıdır. Arkeolojik ve etnolojik kanıtlar Şamanik yöntemlerin en azından yirmi yada otuz bin yaşında olduğunu bildirmektedir. Şamanik varsayımlar ve yöntemlerle ilgili dikkate değer şeylerden birisi, bunların Avustralya yerlileri yani Aborjinler, Kuzey ve Güney Amerika, Sibirya ve Orta Asya, doğu ve kuzey Avrupa ve güney Afrika’da dahil olmak üzere dünyanın birbirinden ayrı ve uzak bölümlerinde olmasına rağmen çok benzer olmasıdır. Ortaçağ ve Rönesans batı Avrupa’sında aynı temel Şamanik bilgi Engizisyon tarafından yok edilmiştir. Ruhlarla ilişki kurmak yalnızca Şamanlarda bulunurdu. Böylece Şamanlar törenlerde insanlarla ruhlar arasında aracılık yaparlardı. İyi ruhların yararlı etkilerini sürdürürler ve kötü ruhların zararlı etkilerini önlemeye çalışırlardı. İnsan ruhunun ölümden sonra göğe çıkabilmesi için parlak cenaze törenleri yapılır, kurban kesilir ve mezarlara kıymetli eşyalar konurdu. Tören sırasında çalınan davulun içine ruhların toplandığına inanılırdı. Şamanist Türk ve Moğol boylarında “Oba Kültü” denilen bir kült çok yaygındır. Oba, steplerde toprak, dağ geçitlerinde taş yığınlarından meydana getirilen yapay tepeler yani höyüklerdir. Bu obalar steplerde mukaddes dağ ve tepe yerini tutar. Şaman, filan oymağın koruyucu ruhunun filan yerde bulunduğunu söyler; boy veya oymak oraya bir höyük yapardı. Bu oba, o boyun tapınağı olurdu. Burada kurbanlar kesilir, dini törenler yapılırdı. Obanın yanından geçen her yolcu atının kılından veya elindeki paçavralardan bir parçayı adak olarak ağaçlara ya da taşlara bağlardı. Bu uygulamaya Müslüman Türkler’de de rastlanmaktadır. ŞAMAN TANIM Tarih ve din bilimi açısından, Şamanizmin doğuşu ve kaynağı gibi, “Şaman” sözcüğünün de nereden geldiği, nasıl bir anlam tasıdığı kesin olarak belirlenememiştir. Bu konuda üç farklı görüş öne sürülmektedir 1 – Şaman kavramı, Hindistan’daki Pali dilinde “ruhlardan esinlenen kişi” anlamına gelen “samana” sözcüğünden türemiştir. 2 – Şaman kavramının kaynağı, Sanskritçe’de “budacı rahip” anlamına gelen samana sözcüğüdür. 3 – Şaman kavramı, Mançu dilinde “oynayan, zıplayan, bir iş görürken sürekli olarak hareket eden” anlamındaki “saman” kavramından gelir. Şaman, Gök Tanrı tarafından bu göreve getirildiğine yani gizli güçlerle donatıldığına, Tanrı ile insanlar arasında aracı olduğuna, bazı tanrısal nitelikler, gizli bilgiler taşıdığına inanır. Şaman, büyücü ve sihirbaz anlamlarına gelir. Şaman kelimesinin kaynağı konusunda farklı görüşler vardır. Kelimenin aslen Mançuca yada Moğolca olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi, Sanskritçe’den geldiğini de kabul edenler vardır. Türk kavimleri Şamanlara genellikle Kam demektedirler. Kalmuklar erkek Şamanlara Bö yada Böge, Kırgız-Kazaklar ise Baksi yada Bakşı derler. Uygurca’da “Şaman”, “hastalıkları gideren, acıları dindiren, çılgınlıkları, saraları yatıştıran, hastalara ilaç yapan kimse” anlamında, “otacı” diye anılmıştır. Çin kaynaklarına göre, Kırgızlarda Şamanin adı Gan’dır. Altaylılar Şamana Kam, Kamların yönettikleri törene de Kamlama demişlerdir. Moğolca’da Şamanın karşılığı ise Böge’dir. Şaman anlamı bakımından büyücü rahip demektir. Bu bakımdan Şamanizmin bir din olmadığı ileri sürülmüştür. Çünkü Şamanizmde, en geniş çerçevesiyle bir dinde bulunması gereken bir din kurucusu, kutsal kitap veya kitapları, inanç esasları, ibadetleri ve cemaat gibi net özellikleri yoktur. Onun için Şamanizm, bir çeşit sihirbazlık ve büyücülük şeklinde, yaygın bir tarzda ortaya çıkan ve pek çok yerde görülen sihri bir olay olarak görülmek de istenmiştir. Şamanların belirlenmesinin başlıca iki yolu vardır Şaman mesleğinin veraset yoluyla intikali ve içte kendiliğinden duyulan “tanrısal çağrı yoluyla” seçilme. Seçilme şekli ne olursa olsun her Şaman ikili bir eğitimden geçtikten sonra Şaman olur. Ekstatik eğitim yani rüyalar ya da trans ve geleneksel eğitim yani Şaman teknikleri, ruhların isim ve fonksiyonları, kabilenin mitolojisi gibi. Ruhların ve yaşlı Şaman ustalarının üstlendiği bu ikili eğitim bir inisiyasyondur. Şamanı sıradan bir insan olmaktan çıkaran, toplumun itibar ettiği bir kişi haline getiren bu inisiyasyon eğitimdir. Ancak Şamanizmde Şaman genellikle babadan oğula geçmek suretiyle din adamı olur. Şaman, mesleği ile ilgili bilgileri, yaşlı Şamandan ders almak suretiyle elde eder. Genellikle gelecekten haber vermek, büyü ve efsun yapmak, ruhlara kurban sunmak, ruhlarla temasa geçerek çözümü mümkün fakat zor olan işleri yapmak Şamanların başlıca görevleridir. Ölünün ruhunu öbür dünyaya göndermek, av avlamakta şanssızlığı ortadan kaldırmak ve ağır hastalıkları tedavi etmek de görevleri arasındadır. Şamanda ırsi ve marazi bazı özelliklerin bulunduğu iddia edildiği gibi, aksine olarak, ruhlar tarafından Şamanlığa davet edildiğine inanılan bu kimseye Sibirya kavimleri arasında korku ile karışık bir saygı gösterildiği de bilinir. Özel kabiliyetleri sayesinde tabiat üstü kuvvetlerle temas kurduğu kabul edildiğinden ona, mensup olduğu boy veya oymağın koruyucusu gözüyle de bakılır. Nitekim, ilk Şamanın ortaya çıkışına dair efsanelerde, ruhlarla münasebette bulunduğuna inanılan Şamanın, üstün kabiliyetleri ve farklı bir yaratılışı bulunduğu kabul edilir. Şamanlar genellikle zeki ve şair tabiatlı kimselerdir. Ayin sırasında yoğun bir vecd içinde kendinden geçip gök ve yer altı dünyalarında gördüğü garip varlıkları, acaip hadiseleri detaylarıyla anlatırlar, ayılınca da bir şey hatırlamazlar. Bir Şamanın gökteki iyi ruhlarla yer altındaki kötü ruhlara hakim olduğu ve onlarla ilişki kurduğuna inanılan toplumlar görüldüğü gibi, bu iki işin, ak ve kara denen iki ayrı Şaman tarafından üstlenildiği toplumlar da görülür. Şaman olmak için eğer tanrısal çağrı yolu yoksa belli başlı bir Şamanın neslinden olmak gerekir. Geçmiş ataların ruhundan biri Şaman olacak torununa musallat olur, onu Şaman olmaya zorlar. Bu duruma Altaylılar “töz basıp yat” yani ruh basması derler. Şamanlar Ata ruhu musallat olan kişi Şamanlığı kabul etmezse delireceği gibi bir inanışa sahiptirler. Şaman herşeyden önce, kendi özel yöntemiyle ulaştığı kendinden geçme yani vecd durumunda, ruhunun göklere yükselmek, yer altına inmek ve oralarda dolaşmak için bedeninden ayrıldığını hisseden bir aşkınlık yani trans ustasıdır. Bütün Şamanların derin sezgileri, geniş düş güçleri vardır. Derin bir coşkunluğa kapılarak kendinden geçer, bütün gökleri, yer altı dünyasını gezdiğine, ruhların yaşayışlarını gördüğüne, bütün gizli alemleri dolaştığına inanır. Şaman vecd sırasında, ruhları egemenliği altına alarak, ölüler, doğa ruhları yani cinler ve periler ve şeytanlarla ilişki kurar. Böylece ruhlar ve tanrılar dünyasıyla doğrudan ve somut ilişkilere girişen Şaman, birçok ruha sahip olur. Çoğunlukla hayvan biçiminde düşünülen söz konusu ruhlar, Sibirya halklarında ve Altaylarda ayı, kurt, geyik, tavşan, çeşitli kuşlar özellikle kartal, baykuş, karga suretinde görünebilirler. Ayrıca, büyük böcek, ağaç, toprak, ateş olarak ortaya çıkabilirler. Şaman, gerektiğinde bütün yardımcı ruhları dünyanın dört bucağında bile olsalar çağırabilir. Bu çağrıyı davul veya tefini çalarak yapar. Şamanların asıl görevleri halk arasında oluşa gelen ak ve karanın yani iyi ve kötü ruhların dengesini sağlamaktı. Bunu da çeşitli büyüler yaparak sağlarlardı. Bu kendinden geçme yani vecd durumları o kadar aşırı bir hale gelir ve izleyenleri o kadar korkuturdu ki, o an Şamanın ölüp yeniden dirildiğine inanılırdı. Şamanlar o ayin sırasında bedenlerinin parça parça edilerek yendiğini iddia ederlermiş. Ve buna çok inandıklari için de bu duruma “Şaman hastalığı” ya da “mistik parçalanma” derlermiş. Bir Şaman bilgi ve güç edinmek ve başka insanlara yardım etmek için normalde gizli olan bir gerçeklikle temasa geçmek ve onu kullanmak için kendi iradesiyle bir değiştirilmiş bilinç durumuna giren adam ya da kadındır. Şamanın emrinde en az bir ve çoğunlukla daha fazla ruhu vardır. Koruyucu bir ruh olmaksızın bir Şaman olmak hemen hemen olanaksızdır, çünkü Şaman varlık ve edimleri normalde insanlardan gizli olan olağandışı ya da ruhsal güçlerle başa çıkabilmek ve onlara hakim olabilmek için bu güçlü, temel güç kaynağına sahip olmalıdır. Koruyucu ruh çoğunlukla bir güç hayvanıdır, yalnızca Şamanı korumak ve ona hizmet etmekle kalmayıp aynı zamanda onun için bir başka benlik ya da başka bir ben olan ruhsal bir varlıktır. Bir kişinin bir koruyucu ruha sahip olması onu tek başına bir Şaman yapmaz. Bir yetişkin bunu bilse de, mutlaka çocukluğunda bir koruyucu ruhun yardımını görmüştür; aksi halde yetişkinliğe erişmek için gerekli koruyucu gücü olmayacaktır. Koruyucu ruhları açısından sıradan bir insan ile bir Şaman arasındaki ana fark, Şamanın kendi koruyucu ruhunu değiştirilmiş bilinç durumundayken aktif olarak kullanmasıdır. Şaman koruyucu ruhunu sık sık görür ve ona danışır, Şamanik yolculuklarda onunla birlikte gezer, onun kendine yardım etmesini sağlar ve onu başkalarının hastalık ya da sakatlıklarının iyileştirmesinde kullanır. Koruyucu ruhtan başka, güçlü bir Şamanın belirli sayıda yardımcı ruhları vardır. Bunlar koruyucu ruhla karşılaştırıldığında bireysel olarak, daha küçük güçlerdir, fakat bir Şamanın elinde bunlardan yüzlercesi bulunabilir ve büyük bir toplam güç sağlayabilir. Bu yardımcı ruhların belirli amaçlar için özel işlevleri vardır. Bir Şamanın bunların geniş bir kitlesini toplaması çoğunlukla yıllar alır. Şamanlar koruyucu yada himaye edici ruhun kişiyi hastalıklara karşı dirençli kıldığını düşünmüşlerdir. Bunun nedeni basittir ruh dış güçlerin istilasına dirençli olan güçlü bir beden sağlar. Şamanik bakış açısından güçle dolmuş bir bedende olağan gerçeklikte hastalık olarak bilinen istila edici, zararlı enerjilerin kolayca gireceği bir yer yoktur. Bir koruyucu ruh yalnızca kişinin fiziksel enerjisini ve bulaşıcı hastalıklara karşı direncini artırmakla kalmaz aynı zamanda kişinin zihinsel uyanıklığını ve kendine güvenini de arttırır. Bu güç kişinin yalan söylemesini bile zorlaştırır. Bir kimse depresyona girdiğinde, zayıf ya da hastalığa eğilimli olduğunda bu onun artık istenmeyen güç enfeksiyonlarına ya da istilalarına direnemediğinin ya da onları uzakta tutamadığının belirtisidir. Biz bunlara negatif enerjiler diyoruz. Şamanik yetenek ya da potansiyel açısından cinsler arasında herhangi belirgin bir farklılık görülmemektedir. Birçok kavimlerde, Şamanizm uygulamasıyla pek az bağlantısı olan ekonomik ve toplumsal nedenlerle, Şamanların çoğu erkektir ama kadınlar çocuklarını yetiştirip orta yaşa ulaştıktan sonra isterlerse Şaman olabilirler, hem de çok güçlü Şamanlar olurlar. Orta Çağ ve Rönesans Avrupa’sında, dul ve yaşlı kadınlar benzeri biçimde, kısmen kendilerini desteklemek için, sık sık şifacı Şamanlar olmuştur. Tabii ki, Engizisyon onları, batılı olmayan toplumlardaki Hıristiyan misyonerlerinin hala çoğunlukla Şamanlara “cadı” demeleri gibi onlara da”cadılar” demiştir. Bir Şaman aynı zamanda, şu anda başka bir yerde ne olup bittiğini görerek durugörüye de yani klervoyansa da ulaşabilir. Şaman gerçeklikler arasında gidip gelir, mistik yeteneklerle ilgili bilinç durumlarının büyülü bir atletidir. Şaman, olağan gerçeklikle olağan dışı gerçeklikler arasındaki bir aracıdır. Şaman aynı zamanda ruhsal gücünü insanlara yardım etmek, onları sağlıklı bir dengeye kavuşturmak için idare eden bir çeşit “güç simsarı”dır. Özünde Şamanlığa kabul deneysel ve çoğunlukla derece derecedir. Şamanik bilinç durumuna nasıl ulaşılabileceğini öğrenilmesinden ve o durumda görme ve yolculuk yapmadan, kişinin kendi koruyucu ruhundan eminlik kazanması ve onunla ilgili bilgi edinmesinden ve Şamanik bilinç durumundayken onun yardımını sağlamasından ve bir Şaman olarak başkalarına başarıyla yardımcı olmayı öğretmekten oluşur. Daha ileri düzeydeki Şamanizmin belirleyici bir aşaması kendi yardımcı ruhlarından kişisel eminlik kazanmak ve bunlarla ilgili bilgi elde etmektir. Şamanlığa kabul hiç bitmeyen bir çabalama ve neşe sürecidir ve bir Şamanın statüsüyle ilgili belirleyici kararlar yardım etmeye çalıştığı kişiler tarafından verilir. Yeni bir Şaman, temel ilkeleri, yöntemleri ve Şamanizmin kozmolojisini öğrendikten sonra, Şamanik uygulamalar ve yolculuklarla güç ve kişisel güç edinir. Bu bilgi elde edildikçe, Şaman diğerleri için bir rehber haline gelir. Örneğin, toplumdaki bir insan bir rüya ya da bir hayal görebilir ve Şamana bunun anlamını sorabilir. Usta Şaman kendisinin şimdiye kadar öğrendiklerinin ışığında “deneyimlediğin şey şu anlama geliyor…” diyebilmelidir. Şaman gizemleri açığa çıkaran, kişisel deneyimlerini bunlar sanki büyük bir kozmik yap-bozun parçalarıymış gibi sürekli olarak bir araya getirmeye çalışır. Kozmik yap-bozun üst düzeyindeki bilgisine ulaşmak için çoğunlukla yıllarca süren Şamanik deneyimlere gerek vardır ve usta bir Şaman bile bir ölümlünün yaşam süresinde yap-bozu tamamlamayı asla ummaz. Kişinin Şamanik olarak görmesi Şamanik Bilinç Durumunda olur. Buna görselleştirme, hayal etme ya da güçlü gözü kullanma adı verilebilir. Böyle bir görme, değiştirilmiş bir bilinç durumunda yapılmakla birlikte, böyle hayalleri halüsinasyon olarak nitelendirmek ön yargı olur. Şaman hayali deneyimlerken hareket edemez ama etrafında neler olup bittiğinin bilincindedir. Şamanik bilinç durumu medyumların translarının tersine normal bilinç durumuna döndüğünde deneyimin tümüyle anımsanmasına izin verir. Transı hafiftir ve davul çalınması sürdükçe devam eder. Davul ve çıngırağın değişmeyen monoton sesinin başlaması onun beynine Şamanik Bilinç Durumuna dönmesi için sinyal verir ve deneyimli bir Şaman için bu sesleri duymak çoğunlukla hafif bir transa girmek için yeterlidir çünkü kendini bu seslere koşullamıştır. Şamanik Bilinç Durumuna girerken Şaman davulu kendi çalar ancak trans ağırlaşmaya başladığında davul çalma işini yardımcısı üstlenir. Şamanik bilinç durumuna girmeye ayrıca şarkı söyleme ve danslarla da yardımcı olunur. Şamanın böyle durumlarda söylediği özel güç şarkıları vardır. Şarkılar, Şaman Şamanik Bilinç Durumuna yaklaştıkça temposu artan, yinelemeli ve monoton şarkılardır. Şaman diğer türden büyücüler ya da büyücü hekimlerden esrime yada ekstaz dediği değistirilmiş bilinç durumunu kullanmasıyla ayırt edilir. Ekstaz ruhunu göğe yükseltmek ya da cehennemi mekanlara inmek üzere bedeninden ayırdığı dinsel bir trans yöntemidir. Bunun diğer bir tanımı da ruhsal yolculuktur. Şamanın transı kendi başına yaptığı bir şuur deneyimidir. Buna Samanik Bilinç Durumu denir. Bu bilinç durumu tedavi için uygun hayvanı, bitkiyi ve diğer güçleri bulabilmek için nereye yolculuk yapacağını bilebilmesi ve alt dünyaya nasıl ulaşım sağlaması gerektiğinin bilgisini içerir. Şamanik Bilinç Durumunda Şaman gördüklerinde tipik olarak tarif edilemeyen bir sevinci, önünde açılan güzel ve gizemli dünyalara duyduğu hayranlığı deneyimler. Deneyimleri rüyalar gibidir ama bunlar onun gerçek olduğunu hissettiği ve içinde hareketlerini denetleyebildiği ve maceralarını yönlendirebildiği uyanık rüyalardır. Şaman açık bir biçimde görebilmek için karanlıkta ya da en azından gözleri örtülü olarak çalışan hünerli bir görücüdür. Bu nedenle Şamanlar uygulamalarını geceleri yaparlar ama Şamanik görme için karanlık tek başına yeterli değildir. Görücü aynı zamanda çoğunlukla davul çalma, çıngırak çalma, şarkı söyleme ve dans etmenin yardımıyla Şamanik Bilinç Durumuna girer. Şamanın okuduğu hayır dualara “alkış” denir, Şamandan alkış alan bir kimse dileklerinin yerine geleceğine inanır. Rüyalar Şamanik görüş açısından iki çeşittir. Olağan rüyalar ve olağandışı ya da büyük rüyalar. Şamanlar normalde yalnızca büyük rüyalarla ilgilenirler. Büyük rüya farklı gecelerde aynı biçimde görülen rüyadır ya da bir kez görülen ama uyanıkmış gibi canlı güçlü bir rüyadır. Şamanlara göre büyük rüyalar çoğunlukla koruyucu ruhlarının onlarla iletişimi ve ikazıdır. Büyük rüyaları olduğu gibi bir mesaj olarak alırlar ve uygulamaya sokarlar. Örneğin; Şaman eğer bir otomobil kazasında yaralandığını görürse bunu sembolik olarak bir arkadaşıyla beraber canlandırır böylelikle olayı yaşamış olur ve kimseye zarar gelmez. Bu bizim bilgimizdeki yakın çevremizdeki bir olayı gözlem yoluyla yasamamıza ve olayın bilgisini almamıza benzetilebilir. Şamanlar uzaktaki bir yakınlarını iyileştirme işleminde bir nevi imajinasyon kullanırlar. Sessiz karanlık bir odada gözlerini kapatır, çıngırağını kullanır ve güç şarkısını söyler. Yüzünü hasta kişinin bulunduğu kentin yönüne döner ve yatağında yatmakta olan hastayı gözünde canlandırır o kişinin güç hayvanını geri getirmek için alt dünyaya yolculuk yapar ve hastanın yanına yollar. Bu bir nevi imajinasyon ve bizim tabirimizle uzaktaki birine enerji yollama gibi kabul edilebilir. Tek fark bizler güç hayvanı kullanmadan imajinasyon yeteneğinimizi, gücümüzü kullanır ve enerji yollarız. Başka bir görüşe göre kenevir yardımı ile transa geçen Şaman rahip yani Kam kadınlık ve erkekliği kendinde birliğe getirip evrensel armoniye katıldığına inanırdı. Şaman güçlü bir ritim taşıyan müzik eşliğinde dans ederek esrimeye ulaşır ve sağaltımda bulunurdu. Şaman rahipleri erkeklerde olduğu gibi kadınlardan da olurdu ve bunlara Kam-hatun denirdi. Şaman gereksinmeye göre doğa parçalarını özellikle de hayvanları taklit ederek transa girer ve onların gücüyle birleştiğine inanırdı. Hayvanlardan en çok at ve kuşlar için transa girilirdi. Eğer kuşla bağlantıya girilecekse Kam başına kuş tüyleri takar ve uçma taklidi yapardı. Eğer at ile bağ kurulacaksa atın yürüyüşünü taklit ederek dans ederdi. Şamanların “ateş dansı” yaparak ateş karşısında transa geçmeleri gelenekleşerek Türklerde “ocak kültü” nü oluşturmuştur. Birçok inanç töre ve davranışın kaynagı “ocak kültü”ne dayanmaktadır. Gökte güneş, yerde ateş, evde ocak Şaman yaşamı için kutsal olmuştur. Bir Kam’ın Şaman düzeyine çıkabilmesi için önce doğa parçalarıyla bağ kurup transa geçmeyi başarması, sonra da bunu hayvanlarla başarması gerekirdi. Daha sonra “ateş” transına hak en sonunda insanla bağ kurup kendinde kadınlık ve erkekliği transandantal-aşkın- birliğe ulaşmakla Şaman olabilirdi. Sha=kadınlık, Man=Erkeklik Şaman da kadınlıkla erkekliğin aşkın birlikteliği olarak yorumlanırdı. ŞAMANIN GİYSİSİ Şamanın çesitli bölgelere ve zamanlara göre değişen bir kıyafeti vardır. Mesela; genellikle bir cübbe veya hırka, başa takılan bir serpuş veya maskeye benzer bir şey, eldiven ve yüksek konçlu ayakkabı, bazı aksesuarlarla beraber Şamanların kıyafetini oluşturur. Şamanların kullandığı, çeşitli hayvan derilerinden yapılmış, üzerine gök ve yer altı ruhları ile ilgili semboller yapılmış bir de Şaman davulu vardır. KURBAN TÖRENI Şamanizmde törenler genel olarak ikiye ayrılmaktadır. Belirli günlerde yapılanlar veya önceden belirlenmemiş törenler. Bu törenlerde, çeşitli halkların inanç, gelenek ve göreneklerine göre farklılıklar olmakla birlikte mutlaka kurban adeti vardır. At ve koyun dışında kan akıtılarak sunulan kanlı kurban bilinmemektedir. Kutsal sayılan bir yere, bir değere bir şey sunmak, eşya adamak, Şamanın davuluna, kutsal ağaçlara bez bağlama, çeşitli maddelerden yapılan tanrı tasvirlerine yemek sunma, ateşe içki dökme ya da atma kansız kurbandır. Kansız kurbanların bir başka biçimi de ruhlara adanıp kırlara salıverilen hayvanlardır. ŞAMANİZMDEN HAYATIMIZDA KALINTILAR Türklerin inanışlarında bugün bile Şaman geleneğinin izlerini görmek olası. Matem töreninde ölünün bindiği atın kuyruğunu keserek kurban etmek, ağacı kutlu saymak, uzun ömürlü olması, daha önce ölen çocuklar gibi ölmemesi için çocuklara Yaşar, Durmuş, Duran, Satılmış, Satı gibi isimlerin konması, türbelere adak adanması, dilek ağaçlarına çaput bağlanması gibi adetler ve nazar değmemesi için tahtaya ya da bir zemine vurmak bu kapsamda değerlendirilir. ŞAMAN’IN HASTA TEDAVİSİ Şaman dizleri üzerinde kendi güç şarkısını söylemeye başlar ve emme işleminde kendisine yardımcı olacak ruhları çağırır. Aynı zamanda içinde kum ya da su olan hastadan çıkarttıklarını tükürmek için hazırladığı sepet ya da kabı kendisine doğru çeker. Çıngırağını hastanın üzerinde sallayarak güçlüce sarkı söyler ve kendisine emme işleminde yardım edecek ruhları çağırmak için konsantre olur. Diğer grup üyeleri de bir çember oluşturarak onun çabasına güç şarkısını söyleyerek katkıda bulunurlar. Şaman hastanın içindeki zararlı, istilacı güçlerin yerini bulmalıdır. Bunun için bir kehanet tekniği kullanır. Gözleri kapalı olarak elini hastanın bedeni ve kafası üzerinde ileri geri gezdirir, hastanın bedeninin belirli bir yerinden gelen özel bir ısı, enerji, titreşim hissi olup olmadığını yavasça keşfeder. Bir başka teknikse herhangi bir titreşimi hissetmek için hastanın üstünden bir tüy geçirmektir. Şaman belirli yeri hissettiğinde ya sessizce ya da şarkıyla çıngırağını hastanın üzerinde aynı tempoda çalarken iki yardımcı ruhu çağırır. Gözleri kapalı olarak yardımcıların yaklaştığını gördüğünde Şaman onlardan ağzının içine girmelerini ister. Onlar burada Şamanın hastadan emeceği güç istilasını hapsedecek ve içlerine alacaklardır. Ve Şaman hastanın bedeninde zararlı istilayı hissettiği yeri bütün gücüyle emer. Bu elbisenin üzerinden yapılabilir ama elbisenin o bölümünü açmak ve deriyi fiziksel olarak emmek çoğunlukla daha etkilidir. Şaman bu işlemde gördüğü kötü yaratığın ağzından ve boğazından geçerek midesine gitmemesi için çok dikkatli olmalıdır. Eğer kazayla onu yutarsa onu çıkartmak için başka bir emen Şamanın yardımı istenir. Bu Şamanların partnerlerinin olmasını istemesinin başka bir nedenidir. Şaman gerekli olduğu kadar tekrar tekrar emer ve kuru kusar. Bunu bazen istemsiz şiddetli bir öğürmeyle yaparlar. Şaman her kuru kusuştan sonra işlemi yineleyecek kadar güçlü olana kadar konsantrasyonunu güç şarkısını söyleyerek ve yardımcı ruhlarını canlandırmak üzerine odaklanarak yeniler. Bu devreleri elini hastanın üzerinde ileri geri hareket ettirdiğinde ısı, enerji ya da titreşim yayıldığını hissetmeyene kadar sürdürür. Diğer bir yöntem ise tütün tuzaklarıdır. İstilacı ruhların tütünden zevk aldıklarına ve ona çekildiklerine inanılır. Bu yöntemde tütün paketleri ya da içinde tütün olan minyatür bez keseleri kullanılır. Yerde ya da bir zeminde yatmakta olan hastanın etrafında tütün paketlerinden çember yapılır sonra saman zararlı güç istilasını hastadan çıkartmaya çalışır, zararlı güçler hasta bedenden çıkıp tütünlere geçer ve bu çalışma bittiğinde tütün paketleri bir top halinde yuvarlanır ve derhal uzak bir yere götürülür. Orada top açılır ve tütünler ağaç dallarına asılır. Böylelikle ruhlar zarar verebilecekleri insanlardan uzak bir yere dağıtılmış olur. Başka bir yöntemse Şamanın hastanın hastalığıyla özdeşleşmesidir fakat tehlikelidir çünkü bu yöntemde Şaman hastaya zarar veren güçleri kendi üzerine almaktadır. Şaman önce hastayla hastalığı ile ilgili konuşur acısını, hissettiklerini kendi içinde hissetmeye başlar. Sonra hasta gibi olmanın nasıl birşey olduğunu, hastanın yaşama bakışının nasıl olduğunu ve hastanın sorunlarının, umutlarının neler olduğunu öğrenmeye çalışır. Şaman kendisini duygusal olarak hastayla özdeşleşebileceğinden emin olduktan sonra sağaltım çalışmasına başlamaya hazırdır. Bu noktada hasta ve Şaman insanların yerleşmemiş olduğu bir araziye gider. Şaman çıngırağı ve güç şarkısıyla koruyucu ruhunu ona yardımcı olması için uyandırır. Hasta bu aşamada onun arkasında sessiz durur. Şaman kendini güçlü hissettiğinde o ve hasta yavasça elbiselerini çıkartarak değiştirirler. Saman hastanın elbiselerinin her bir parçasını giydikçe hastanın ağrılarını ve dertlerini üzerine almak ve hastanın kişiliğini almak üzerine konsantre olur. Şaman son giysi parçasını giydiğinde artık hasta olduğunu hissetmeye başlamalıdır. Şaman ve hasta çıngırak eşliğinde dans eder. Hastanın tamamen iyileştiğini hissedene kadar elini hastanın üstünde tutar. Eğer çalışma doğru yapılmışsa Şaman hastalık ya da acı dalgalarının üzerinden geçtiğini hisseder yani bir nevi katalizörlük yapmış olur. O anda Şaman 100 metre kadar koşar, durur ve kollarını öne doğru uzatır tüm kuvvetini hastaya acı veren ve şimdi kendi üzerinde olan istilacı gücü atmaya odaklar ve bu zararlı gücü gökyüzüne uzağa fırlatır. Şaman bu işlemin bitişini hastanın derdinin ve kişiliğinin kendi bedeninden alınması hissiyle bilir. Şamanizm günümüzde Türkler ve diğer Orta Asya halklarının hayatını değişik oranlarda etkilemeye devam etmekle birlikte halen Orta Asya’da başlı başına bir din olarak devam etmektedir. Tatarların bir kısmı özellikle Hakasya Türklerinin hemen hemen tamamı Şamanisttir. Günümüzde Rusya, Moğolistan, Tacikistan, Kazakistan gibi ülkelerde Şamanist topluluklara rastlanmaktadır. Sayıları gittikçe azalmakla birlikte günümüzde yaklaşık kadar Şaman olduğu tahmin edilmektedir. Kaynak Şamanın Yolu – Michael HARNER Görsel mehr ajansa aittir
Ulaşmak istediğiniz bağlantı geçersiz veya yayından kaldırılmış.
Sibirya Şamanları ayin sırasında bir de davul kullanırlar. Şaman giysisinden daha eski olduğu anlaşılan bu alet, Şaman giysisinin bugün artık ortadan kalkmış olduğu yerlerde bile kendini korumuştur. Türk-Moğol halklarında Şaman davulları, genel çizgileri ile aynı biçimdedir. Güney ve Kuzey Altay halklarında davulun parçaları, hazırlanması, yapısı ve deriye çizilen şekillere dair Radloff Anohin Potanin, Potapov-Menges’de geniş bilgiler vardır. Şaman davulunun adı Radloff’da tünür, tüñür ya da tür’dür. Potanin’de tüñir, Anohin’de ise, tünür ya da çalu olarak geçer. Şorlarda bu davula tür denir. Radloff kendi saptadığı her üç şeklin Moğolcadan geldiğini yazar. Anohin’de geçen çalu ise, Türkçe olup çal- yükleminden yapılmış bir addır. Oysa bu yazara göre çalu, davulun içinde bulunan ve Şamanı simgeleyen tahta sapın adıdır. Cübbe gibi davul da Şamanın mesleğe çağrılmasından hemen sonra, ata ruhlarının verdiği esin üzerine yapılır. Erkek Şamanların davulu ile kadınlarınki arasında bir fark yoktur. Ancak çocuk Şamanların davulu daha küçüktür. Radloff’a göre, davulun şekli az çok ovaldir. Anohin bunun yanında ayrıca yuvarlak davullardan da sözeder. Nitekim Şorlarda davulun her iki şekline rastlanır. Bunlarda tasvir edilen davulun çapı 76 santimetredir. Potanin ise, yalnız yuvarlak davullar gördüğünü yazmıştır. Davulun kasnağı tercihen kayın ya da sedir ağacından yapılır. Bu ağacın temiz, zedelenmemiş ve oturulan yerlerden uzakta olması gerekir. Ayrıca ona insan eli değmemiş ve herhangi bir hayvanın yaklaşmamış olmasına da özen gösterilir. Davulun derisi geyik ya da dağ keçisi derisinden yapılır. Bunu eski bir avcı kültürünün belirtisi olarak kabul edenler vardır. Derinin seyrek olarak tay derisinden yapıldığını göz önünde tutanlar ise bunu, at besleyenlere has bir kültürün kalıntısı olarak açıklamışlardır. Davulu ustaları yapar. Şaman yeni davulu kutsamak için, dualar okuyarak ardıç tütsüsüne tutar, üstüne kımız serper. Davul yalnız dinsel törenlerde kullanılır. Davulun derisi hasar görürse, yenilenir; eski deri ormanda bir ağaca asılır. Şaman ölünce davulu parçalanıp mezarının yanında bulunan bir ağaca asılır. Her Şamanın, biri yedek olmak üzere, iki davulu vardır. Şorlarda Şamanların bütün meslek yaşamları boyunca kullandıkları davul sayısı 3-9 arasında değişir. Potapov-Menges Şorlarda davulun yapılmasına dair geniş bilgi vermiştir. Onlara göre, Şaman adayının mesleğe çağrılması üzerine, bağşı olduğu oymağın halkı ormana gider. Burada Şaman, dualar ederek büyük bir dinsel ayin yaparken, davulun bütün parçaları üç gün içinde hazırlanıp bir araya getirilir, sonra üzerine resimler çizilir. Aynı yazarlara göre Şaman adayı bu şekilde hazırlanan davulu önce koruyucu ruhu olan Muz-tag “Buz dağ”’a sunar. O da bunu, adları ile çağırılan oğullarına gösterir. Bunların tümü, Muz-tag’ın çevresinde bulunan yüksek birer dağdır. Sonra Muz-tag kendisi davulu gözden geçirerek bununla ne kadar tören yapılacağını saptar. Aday bundan sonra davulu, bir söylentiye göre, Ülgen’in annesi, başka bir söylentiye göre ise, karısı olan Tazı Kan “Dazlak Han”’a sunar. Üç gün sonra da büyük bir törenle bu davul Erlik’e gösterilir. Kurban olarak ona içki sunulur. Yeraltı dünyasının bu büyük ruhu da davulu inceleyip adayın bununla kaç yıl Şamanlık yapacağını ve bu arada kaç kurban sunacağını bildirir. Bu şekilde saptanan süre dolunca, çok kez Şaman gerçekten ölür ya da dağlarda, bozkırda kaybolup gider. Davulun iç kısmı, kayın ağacından yapılmış bir sapla iki eşit kısıma ayrılmıştır. Güney Altaylılar ile Karaorman halklarında bu sap, insan şeklinde yapılmış olup eski, ölmüş bir Şamanı simgeler. Bu tür êsi “davul sahibi”’dir. Bunun göğüs hizasından çaprazlama geçirilmiş olan bir demir çubuk kiriş, kolları oluşturur. Yukarıda sözü geçen sap, bu çubuğun alt kısmında genişleyerek kalçaları ve biraz aşağıda da bacakları meydana getirir. Bu kısımlar bazı davullarda yoktur; sapın üstünde bazen Şamanın kendisini simgeleyen bir insan resmi bulunur. Şorlar ile Kumandılarda davulun içinden geçen uzunlamasına sapın üstüne çeşitli süsler oyulmuştur. Şaman bu saptan altı köslü ala mars “altı gözlü ala kaplan” diye sözeder. Güney Altaylılarda kirişin iki yanına madeni parçalar asılıdır. Bunlar Şamanı kötü ruhlardan koruyan silahları simgeler. Bazı halklarda, Şamanın emrinde bulunan ruhların sayısı kadar çıngırak takıldığı da görülür. Güney Altaylılarda davulun derisindeki resimler kırmızı ya da beyaz taş boya ile çizilir. Bunu çizenlere yürüçi denir. Resimler davulun hem dış, hem de iç yüzünde bulunur. Bunlar Şamanist dünya görüşü ile kurban törenlerini yansıtan şekillerdir. Davulun derisinin üstündeki resimler, yerdeki bazı varlıklar ile gökteki efsanevi varlıklara aittir. Yukarıya doğru sağda ay, solda güneş resmi vardır. İkisinin yanında görülen iki küçük daire, güneşin doğuşunu ve batışını simgeler. Bunların arasındaki noktalar yıldızları gösterir. Ayrıca Ülgen’in kızlarını gösteren resimler ile kuş, geyik, ağaç vb. şekiller de vardır. Davulun derisinin içindeki resimler “davulun sahibi” ile kirişi anlatır. Biraz altta davulun kasnağının yapıldığı, tanrısal kökenli kayın ağacı ile davulun derisinin yapıldığı geyik ve nihayet yeraltı denizinde yaşayan bir yılan; kirişin üst tarafında ise güneş, ay ve yıldızların resimleri göze çarpar. Ayinin başında Şaman, yardımcı ruhları davulun iç kısmında toplar. Şorlar ile Kumandılarda da davulun üstüne çizilen şekiller, Güney Altaylılarınkinden farklı olup daha çok Abakan Türklerinden sayılan Sagay, Beltir ve Kaçlarınkine benzer. Bunlarda davulun yüzü ikiye ayrılarak üst kısma göğe ait, alt kısma ise yeraltına ait varlıkların resimleri çizilmiştir. Şorların Şaman davulunda az çok bir evren görüşü ifade edilmeye çalışılmıştır. Burada yere ait herhangi bir şeye rastlanmaz. Gök ise, yeraltı dünyasına karşı hakim bir durumda görülür. Öte yandan Güney Altaylılarda yeraltı dünyası hiç yansıtılmaz. Burada göze çarpan, daha çok yeryüzü sakinleri ile kurban törenlerine ait sahnelerdir. DAVULUN TOKMAĞI Radloff, Anohin, Potanin ve Potapov-Menges’e göre, Güney Altaylılarda tokmak orbu genç bir kayın ağacından yapılır. Davula vurulan kısım, sesin boğuk çıkmasını sağlamak için, kakım, samur ya da tavşan ayağı derisi ile kaplanır. Kuzey Altaylıların Kuznetsk çevresindeki bazı halklarında tokmak yerine, doğrudan doğruya bir tavşan ayağı kullanılır. Tokmağın diğer yüzüne süs olarak 3 ya da 9 halka takılıdır. Şaman, davulu tokmakla “kamçıladığı” için ona “kamçı” denir. Yine Kuzey Altaylılardan sayılan Şorlarda tokmak orbog uzun saplı bir kaşığa benzer. Buna beyaz renkli, erkek bir tavşanın derisi geçirilir. Bunlarda tokmak, davuldan bir yıl önce hazırlanır ve Ülgen için yapılan törenler hariç olmak üzere, diğer ayinlerde davulun yerine kullanılır. Şamanlıkta davulun ne amaçla kullanıldığına dair bir takım fikirler öne sürülmüştür. Priklonskiy’e göre, Yakutlarda davul, ruhlar dünyasına giden Şamana eşlik ettiği söylenilen hayvanı simgeler. Nitekim Yakut efsanelerinde o “Şamanın atı” diye geçer. Buryatlarda da davul, Şamanın ayin sırasında yaptığı gezilerde bindiği “at”tır. Bu da olasılıkla bu yörede davulun at derisinden yapılmış olmasından ileri gelmektedir. Nitekim bunun yerine maral ya da geyik derisi kullanılan yerlerde, davulun adı “maral” ya da “geyik” olarak geçer. Yakut efsanelerinde Şamanın, davulu üzerinde yedi kat gökte uçtuğundan söz edilir. Altay Türklerinde davulun tokmağına “kamçı” denilmesi de bundandır. Ancak Şaman ayinlerinde davulun eskiden de kullanılıp kullanılmadığı belli değildir. Harva’ya göre, davulun ne amaçla yapıldığını anlamak için şu özelliklere dikkat etmek gerekir denildiğine bakılırsa, Altaylılarla Yakutlarda Şaman, ruhları davulun içinde toplar. Radloff’a göre, kam ruhları davul ile tokmağın arasına sıkıştırarak uzaklaştırır. Nihayet, Şaman giysisinin kötü ruhları ürkütmek için kullanılması gibi, davulun da sesi ile onları korkutmaya yaradığına hükmedilebilir. Davul yerine bazen yay da kullanılır. Radloff, Lebed ırmağı çevresinde bir kamın yay ile Şamanlık yaptığına tanık olmuştur. Anohin de Altay bölgesinde erkek ve kadın Şamanların küçük bir yay yölgö ile Şamanlık yaptıklarını yazar. Radloff’a göre, Kırgız Şamanları davul yerine kopuz çalarlar. Ayrıca onların dört köşe bir tahta parçası ile zil ve çıngıraklar takılı bir de asası vardır. Baksı bir süre çalıp söyledikten sonra coşar ve asasını sallayarak oynamaya başlar. İki baksı bir arada Şamanlık yaptığı zaman, biri çalar, öteki asası ile oynar. Priklonskiy’in yazdığına göre, davulu bulunmayan Yakut Şamanı da ayin sırasında asa kullanır.
şaman davulu ne ise yarar